Ayrılık kaygısı bebeklik döneminden itibaren başlayan bir kavramdır. “Bebek” ve sonrasında “çocuk” kendisine bakım veren kişiye güven duyduktan sonra ancak ondan ayrı kalabilmeye ve bu durumda sorun çıkarmamaya başlar.Bu kaygı öncelikle bebeklik döneminde 6. ayda başlar 1.5 yaşında en üst seviyeye ulaşır. Bu dönemde kendisine bakım veren kişi tarafından sadece fiziksel ihtiyaçları karşılanmakla kalmayıp korunma, bağ kurduğu kişinin yanındaki varlığını hissetmesiyle psikolojik ihtiyaçları karşılanan çocuk, annesine güven duymaya başlar.
Çocuğun gelişimine bağlı olarak 2-2,5 yaşından itibaren kendi evinde adım adım önce aynı oda içinde annesinden uzaklaşabilen daha sonra annesinin sesini duymak koşuluyla yan odada kalabilen çocuk böylece hala yakınlarda bir yerlerde olduğunu hissettiren annesi yoluyla bu ayrılma deneyimini büyüme sürecinin doğal akışı içinde ve de fazla problem yaşamadan birlikte atlatabilmektedirler.
Herhangi bir okul öncesi kuruma başlamadan önce güvenli ve kısa süreli ayrılıklar yaşamış bir çocuk, anaokulu deneyiminde, bu süreci yaşamamış çocuklara göre daha az zorlanacak ve daha avantajlı konumda olacaktır.Çünkü annesinden daha önce kısa süreli olarak ayrı kalmış ve bu deneyim sonrası annesinin tekrar yanına geldiğini görerek onun sonsuza dek gitmediği, kısa bir süreliğine ondan ayrı kaldığı mesajını almış böylece anaokulundaki kısa süreli ayrılıklara hazır hale gelmiştir.Kısa süreli diyorum çünkü okula yeni başlama döneminde çocuğun durumuna göre 2 hafta ile 1 ay arasında değişen bir sürede okula yarım gün gelmesini tavsiye ediyorum.Dolayısıyla ancak bu sürede okula öğretmenine,arkadaşlarına alışan ve okuldan keyif alan çocuk okulda daha uzun süreler kalmaya hazır hale gelmektedir.
Peki ya çocuk annesinden ilk defa ayrılıyorsa üstelik bu ayrılık annenin yeterli bilgi sahibi olmaması nedeniyle ilk günden hemen alışsın mantığıyla tam gün gibi uzun bir süre okulda kalmasına yol açmışsa işte o zaman çocuk anneye tamamen yapışmaya kıyafetlerini giyinirken tuvalete giderken bacağına yapışmaya ve en ufak bir gözden kaybolma halinde yoğun ağlama nöbetlerine girebilmektedir.
Çocuğun okula hazır olmasının dışında annenin de çocuğundan okul saatleri boyunca ayrı kalmaya hazır hale gelmesi gerekmektedir.Okula başlatmak için erken olduğunu düşünüyor ve okula isteksiz bırakıyorsa ya da çalıştığı için okula bırakmak zorunda kalmasından dolayı kendisini suçluyor ,anneliğini sorguluyor,kaybetme korkularıyla karşı karşıyaysa çocuğun okula alışması da sekteye uğramaktadır.
Öncelikle 3 yaşından itibaren evdeki bakım ve eğitim çocuğa yeterli gelmemektedir.Gelişimsel olarak da çocuk bu yaştan itibaren okuldaki eğitime ayak uydurabilmeye, belli kavram ve bilgileri alabilmeye hazır hale gelmiştir.Anaokulu, çocuğun içinde bulunduğu çekirdek ailesi çevresinde yaşıt ve hemcins bulamayan çocukların sosyalleşmesine ve diğer gelişim alanlarına katkıda bulunacak çok önemli bir fırsattır.Dolayısıyla çalışan ya da ev hanımı olsun bunu kendisinin evde bulunduğu süre ile ilgili bir konu olmaktan ziyade bir gereklilik olarak görmelidir.Çünkü bu kurumlar sayesinde ebeveynler olarak kendileri dışında çocuklarına objektif gözle bakabilecek, onların iyi olduğu,geliştirilmesi gerektiği ya da uyumsuz olduğu alanlara ait gözlemlerden yararlanma şansına sahip olmaktadırlar.Bu anlamda okuldaki psikologlar sayesinde anaokulu koruyucu bir ruh sağlığı ortamı da sunmaktadır. Aile tarafından gözden kaçan gelişimsel durumlar için hem erken teşhis hem de müdahale ve önerilerle çözüme kavuştukları ikincil bir fayda sağlamaktadır.
NELER YAPILMALI?